Hayatüs Sahabe (4 Cilt Takım) Ahmet Meylani Çevirisi
%63İndirim
899,00 TL
2.400,00 TL
Stok Kodu
9280000019351
*85,36 TL den başlayan taksitlerle!!
Ürün Özellikleri
Basım Yeri:İstanbul
Basım Yılı:2010
Baskı:3
Sayfa Sayısı:2836
Kağıt Türü:1. Hm. Kağıt
Ebat:16 x 24
Dil:Türkçe
Cilt Durumu:Ciltli
ISBN:0000019351
ISBN:9280000019351
Ürün Kategorileri
Kitap » İslam » Tarih
Katkıda Bulunanlar
Çevirmen:Ahmet Meylani
Barkod
9280000019351
Hiç şüphesiz ki, Peygamber Efendimizin ve sahabenin hayatı, yaşayış ve davranışları ve onların tarihleri, îman kuvvetinin ve din sevgisinin en güçlü kaynaklarından biridir. Öyle ki, İslâm topluluğu ve dine davet eden mürşitler hep bu kaynaktan ilham almış, gönüllerdeki îman kandilini hep bu kaynaktan aldıkları alevle tutuşturmuşlardır. O kandil ki, korkunç rüzgârlardan ve maddî fırtınalardan kolayca sönebilir ve o kandil ki, kalpte söndüğü zaman bu ümmet kuvvetini, seçkin özelliklerini ve tesirini kaybeder. O zaman hayat, onun cesedini omuzlayarak alıp götürür.
Bu kitap, o er kişilerin gerçek hayat hikâyeleridir ki, kendilerine İslam daveti geldiği zaman O'na îman ettiler ve kalbleriyle O'nu tasdik ettiler; Allah'a ve Resulüne çağrıldıkları zaman hemen: «Ey Rabbimiz, biz, 'Rabbinize inanın' diye îmana çağıran bir cağırıcı işittik ve îman ettik,» (Al-i İmrân, 193) dedikten sonra ellerini Resulün eli içine koydular. Allah'a davet yolunda kendi canlarını, mallarını ve aşiretlerini hor tutup acıları ve zorlukları hoş karşıladılar. îmânın kesin ve açık-seçik bilgisi kalblerini coşturdu; bu duygu kendilerini ve akıllarını istilâ etti. Onlarda gayba îman etmenin, Allah ve Peygamber sevgisinin, mü'minlere merhametli ve kâfirlere karşı şiddetli olmanın şaşılacak tezahürleri görüldü. Yine onlarda âhireti dünyadan üstün görmenin, gelecekte olanı şimdi bulunana tercih etmenin, gaybı, görünürden yeğ tutmanın acayip belirtileri zuhur etti. Onlar, hidâyeti cibayete (mal ve menfaat toplamaya, vergi tahsil etmeye) tercih ettiler. Bütün güçleriyle insanları davete çalıştılar. Allah'ın yaratıklarını, kullara kulluk etmekten fek Allah'a kulluk etmeye, dinlerin zulüm, taşkınlık ve sapıklığından İslâm'ın adaletine, dünyanın darlığından İslâm'ın genişliğine çıkardılar. Dünya süslerini ve onun menfaatlerini hor görüp Cennete kavuşma şevkini ve Allahla buluşma iştiyakını gönüllere yerleştirdiler. İslâm'ın ve onun iyiliklerinin bütün cihana yayılması için gözlerini uzaklara çevirdiler ve yüksek himmet gösterdiler. Yeryüzünün doğusuna ve batısına, dağlarına ve ovalarına, bataklıklarına ve çöllerine bunun için dağılıp yayıldılar.
Bu uğurda onlar, lezzetleri unuttular, rahatlarını bir yana bıraktılar, vatanlarını terkettiler, canlarını cömertçe saçtılar ve mallarını dağıttılar. Nihayet din, mecrasını buldu, kalbler Allah'a yöneldi, îman rüzgârı kuvvetli, güzel kokulu, uğurlu ve berketli bir şekilde esmeğe başladı. Tevhîd, îman, Allah'a kulluk ve günahtan sakınma devleti dimdik ve sapasağlam yükselip cennet pazarı açıldı. Hidâyet bütün cihana yayıldı ve insanlar Allah'ın dînine fevc fevc girmeye başladılar.
Tarih kitapları bu zâtların gerçek hikayeleriyle doludur. İslam divanları onlara âit haberleri toplayıp zabtetmiştir. Maddî yenileşme her zaman var olacak ve bu yenileşmeler müslümanların hayâtına yenilikler getirecektir. Bunun için bu hikâyelerin İslâm dâvetçilerine ve ıslahatçılarına yardımı her zaman yeni ve daha şiddetli olarak devam edecektir. Nitekim bu zatlar, müslümanların himmetlerini uyandırmakta, kalblerini îmân ateşiyle ve dîni hamasetle doldurmakta dâima onlardan istifade etmiş ve yardım görmüşlerdir.
Fakat sonraları müslümanlar üzerine öyle bir zaman geldi ki, bü anlatılan gerçek hayat hikâyelerine ihtiyaç duymaz oldular, onu unuttular. Yazarlar, müellifler, vaizler ve dâvetçiler, ondan yüz çevirip zâhidlerin, sonradan gelen bazı meşayih ve evliyanın haberlerini verme yolunu tuttular. Kitaplar, dergiler, bunların hikâyeleri ve kerametleriyle doldu. Halk da onlar üzerine şiddetle düştü. Vaaz meclisleri, ders halkaları, kitap sayfaları artık onlarla aydınlanmaya başladı.
Bildiğimiz gibi bu asırda İslâm daveti ve dînî terbiye işinde sahabenin hallerini ve haberlerini anlatmanın değerini, gerek ıslah ve gerek terbiye cihetinden —sayfalar arasına sıkıştırılmış— bu servetin kıymetini, onun kalbler üzerindeki tesirini anlayan, ilkönce ona çok önem vererek bu hususta eser yazan zât, büyük ıslahatçı ve ünlü dâvetçi Şeyh Muhammed İlyas Kândehlevî'dir. Allah ona rahmet eylesin. Bu zât, anlatılan konu üzerinde incelemede bulunarak, ders vererek, hikâye ederek ve anarak çok durmuştur. Buna karşı kendisinde çok büyük bir bağlılık gördüm. Bilhassa Peygamber Efendimizin hayat ve hareket tarzı ile sahabenin —Allah onlardan razı olsun— haberlerine çok önem verirdi. Talebelerine ve arkadaşları-daima bunları anlatır, önem vererek ve saygı göstererek her gece onlara bunları okurdu. Bunların ihya edilmesini, yayılmasını ve müzakere edilmesini de seviyordu. Büyük muhaddis Şeyh Muhammed Zekerîya Kândehlevî bu zâtın kardeşi oğlu olup «Evcezü'l-Mesâlik ile Muvattau'l - İmamu'l-Mâlik» (1) adlı eserin sahibidir; ayrıca Urdu dilinde sahabenin haberleri konusunda «Hikayatü's-Sahabe» isimli orta halli bir eser de telif etmiştir. Şeyh bu eserden çok sevinç duymuştur. Davet vazifesiyle meşgul olanlara ve o yolda gidenlere bu kitabın okunmasını ve bir ders kitabı gibi telâkki edilmesini tavsiye etmiştir. Bu sebeple bu kitap, dâvetçiler ve tâate teşvik edicilerin elinde bulunan kitapların en önemlisi olmuş, dînî muhitlerde büyük bir kabul görmüş, büyük revaç kazanmıştır.
(1) Bu kitap, Hindistan'da altı cilt halinde basılmıştır.
Şeyh Muhammed Yûsuf, bu hususta babası büyük şeyh Muhammed İİ-yas'ın varisi olmuştur. Davet ağırlığını ve emânet yükünü ondan almış, sahabenin hallerine ve hayat tarzlarına sevgiyle dalma zevkinde de babasının mirasçısı olmuştur. Babası, hayatta iken kendisine bu hikâyeleri okur, kendisine sahabenin hareket ve davranışları, hayat hikâyeleri hakkında dersler verirdi. Babasının vefatından sonra da —çetin bir davet meşguliyetiyle beraber— sîret, tarih ve sahabenin hayatları hakkında yazılmış kitapları incelmeye koyuldu. Sahabenin hayat hikâyeleri ve haberleri hakkında ondan daha geniş görüşlü, onların hallerinin inceliklerine daha vâkıf, onlar hakkında daha bilgili, onlardan daha güzel deliller getiren, onlardan daha güze! dersler çıkaran, onların getirdiklerinden daha çok şey alan ve onlar hakkında kendisinden daha çok söz sahibi olan bir kimse var mıdır, bilmiyoruz. Bu tarihî hikâyeler ve gerçek kıssalar, onun konuşmasının kuvvet, tesir ve sihrinin sırrını, kalblerde yerleşmesinin kaynağını teşkil eder. Öyle konuşurdu ki, büyük bir cemaatı Allah yolunda kurban olmaya ve can vermeye götürürdü. Sıkıntı ve zorluklar onların gözünde küçülür. Allah yolunda her zorluğa ve sıkıntıya katlanmayı seve seve üzerlerine alırlardı.
Onun zamanında davet işi, Arap kıt'alarına, Amerika'ya, Avrupa'ya ve Hind Okyanusu adalarına kadar ulaştı. İşte o zaman davetle meşgul olanların okuyacakları, yolculuğa çıkanların yanlarında taşıyacakları, ders olarak okutacakları, kalbleri ve akılları onunla gıdalandıracakları, din sevgisini onunla ateşleyecekleri ve onların taklit edecekleri özellikleri kendinde toplayan, Allah yolunda canını ve canının en hoşlandığı şeyleri cömertçe harcama sevgisini kamçılayan, yeryüzünde seyahat, hicret ve yardım hususunda onları duygulandıran, amellerin en üstününü yaptıran ve huyların en güzelini benimseten böyle bir kitaba ihtiyaç hasıl oldu. Öyle ki, bu eseri okudukları zaman onların nefisleri, tıpkı denizlerin, önünde açılan kanallardan coşarak aktığı gibi coşacaktır. Bu kitabı okuyanlar, dağların tepesine çıkan yüksek kimseler gibi, bu haberlerin temiz havasını ve güzel kokusunu teneffüs edecekler, kendi yakînlerini. eksik bulacak, amellerini küçümseyecek, hayatlarını hiçe sayacak, himmetleri yükselecek, kendileri üstünlük bulacak ve azimleri harekete geçecektir.
Allah'ın muradı odur ki, Şeyh Muhammed Yusuf'un bu büyük mevzuda telif üstünlüğü de o husustaki davet üstünlüğü ile beraber olsun. Halbuki kendisinin hayatı, çeşitli meşguliyetlerle, gelip giden kalabalıklarıyle, ziyafetler, ziyaretçi heyetler ve derslerle dolu idi. Bunlarsa insanı eser yazmaktan ve kitap meydana getirmekten uzaklaştıran şeylerdir. Ne var ki, Allah'ın ihsan ettiği başarı gücü, onun yardımı, yüksek himmeti ve büyük azmi sayesinde eser yazmaya muvaffak oldu. Böylece davet işi ile beraber kitap yazma işini de bir arada götürdü. Hattâ Allah'ın verdiği güç ve kuvvetle şerh işleri ile de meşgul oldu. İmam Tahavî'nin «Maâni-i Âsâr» adlı eserine bir şerh yazdı. Büyük ciltler halinde «Emâniyyü'l-Ahbâr» adında bir kitap yazdı. Yine Allah'ın verdiği güç ve kuvvetle üç büyük cilt (2) hâlinde «Hayâ-tü's-Sahâbe» adlı eseri de yazdı. Bu eserinde, siyer, tarih ve tabakat kitaplarında dağınık ve parça parça bulunan haberleri bir araya topladı. Bu eserine Peygamber Efendimizin haberleriyle başlamıştır. Ondan sonra sahabenin kıssalarına geçmiştir. Davet ve terbiye kısımlarına da önem vermiştir. Husûsî bir şekilde dâvetçileri ve terbiyecileri gayrete getirmiştir. Böylece eseri, davetçiiere bir hatırlatma, amel edicilere amellerini artırma vesilesi, müslümanların bütünü için de bir îman ve yakîn medresesi olmuştur.
Bu kitap, sahabenin —Allah onlardan razı olsun— hallerini ve haberlerini, hareket ve davranışlarını, kıssa ve hikâyelerini içinde toplamıştır. Hem de tek kitapta bulunması ender olan bir şekilde... Çünkü onları, birçok hadîs, müsned, tarih ve tabakat kitaplarından alarak derlemiştir. Bundan dolayı bu kitap, o asrı canlandırır gibidir. Sahabenin hayatını, özelliklerini, huylarını, ahlâk ve hatıralarını gözler önüne sermiştir. Bu kitaptaki dikkat, araştırma, çokça rivayet, kıssalar doyurucu ve tesirli olmuştur. Öyle ki, ondaki tesri, kısa ve mücmel bir şekilde savaş kıssalarını anlatan kitapların hiç birinde yoktur. Öyle bir yazılış tarzı vardır ki, okuyucu kendisini, îman ve davet, kahramanlık ve fazilet, ihlâs ve zühd muhitinde bulur.
Şu açık bir gerçektir ki, bir kitap, müellifinin güzel bir sureti, kalbinin bir parçasıdır. Şu da bir gerçektir ki, kitabın tesiri de onu yazan müellifin îman ve îtikat kuvveti, etkilenme ve duygulanması, maddede ve mânâda onu yaşaması nisbetindedir. Bu gerçeği tesbit ettikten sonra kuvvetle söylerim ki, bu kitap çok tesirli ve çekicidir. Çünkü müellifi onu kendi îman ve kahramanlığından, duyduğu lezzet ve sevgiden ilham alarak yazmıştır. Müellif, bu eserini yazdığı sırada sahabenin sevgisini etine ve kanma karıştırmış bulunuyordu. Bu sevgi, onun şuurunu ve fikrini istilâ etmişti. Uzun zaman onların hadîsleri ve haberleri içinde yaşamıştı. Hâlen de aralıksız olarak onların sevgisiyle yaşamakta ve onların kaynaklarından içmektedir Allan, onun ömrünü uzun etsin (3), hayatını hayır ve bereketlerle doldursun. Müellifi büyük bir ihlâs sahibi olan ve onun yazılması —inandığıma ve bildiğime göre—Allah'ın bir mevhibesi bulunan böyle bir kitaba benim gibi
(2) Sonrakr baskıs. daha geniş olarak 4 cilt hâlinde basılmış olup tercümemize esas olan bu son baskısıdır. (Mütercim).
(3) Allahu Teâlâ. müellifi, 29 Zilkade 1384 H. (2 Nisan 1965 M.) tarihinde vefâtivle rah metine kavuşurdu.
birinin bir övgüde bulunmasına gerek yoktur. Çünkü o, bu zaman içinde en iyi olanlardan biridir. Ayrıca davet gücünde, davete yönelmek hususundu ve o yolda yok olma pahasına çalışma işinde onun bir benzerini bulmak zordur. Belki aradan uzun zaman geçtikten sonra onun gibi biri gelir. O, dinî hareketi tutuşturmakta idi. Hem de hareketlerin en genişini, en kuvvetlisini ve nefisler üzerinde tesiri en büyük olanını... Bununla beraber o, bu yazıyı yazma fırsatını ikram ederek beni şereflendirmek ve yüceltmek istedi. Ben de istedim ki, onun bu ulu işinde benim de bir nasibim olsun. Böylece kendisiyle Allah'a yakınlık dilediğim bu sözleri yazdım. Allah bu kitabı kabul eylesin ve kullarını onunla faydalandırsın.
Ebü'l Hasen Alî El-Hasenî En-Nedvî
Sehârenpur
2 Receb-i Şerif 1378 H.
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!