İhyau Ulumid Din, İmam Gazali, 4 Cilt, Huzur Yayınevi
2.141,00 TL
Stok Kodu
9789944301237
Piyasa Fiyatı
225.00
*203,29 TL den başlayan taksitlerle!!
İnsanın hem dış hem de iç dünyasına seslenen bu eser, zâhir ve bâtın ilimleri uzlaştıran, fıkıh ile tasavvufu kaynaştıran eşsiz bir örnektir. Eserde şerî ilimlerin arka planları üzerinde durulur. Klasik fıkıh kitaplarında yer alan bilgilerin ötelerine geçilir. İçerdikleri ruha, taşıdıkları manaya, vermek istedikleri mesajla dikkat çekilir. Fertten aileye, aileden çevreye, çevreden millete, milleten de ümmet ve insanlık câmiasına yansıması gereken etkileri değerlendirilir. Abdestin-namazın, zekatın-haccın, orucun-evlenmenin, alış-verişin, helâlin-haramın, yemenin-içmenin, özetle genelde maddi hayata yönelik kişiye ve sosyal hayatı ilgilendiren her olayın bir arka planı olduğu özenle yansıtılır. Bu dört ciltlik eserin her birinde 10 kitap olup toplam 40 kitaptan oluşmaktadır.
MÜTERCİMİN ÖNSÖZÜ
Âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ'ya hamdler sunuyor, kâinatın Efendisi insanlık tarihinin gördüğü ve göreceği en büyük insan Peygamberimiz Muhammed ile onun yakınları ve dostlarına salât u selamlar gönderiyorum.
Yıllar önceydi, bir gün evimde masamın başında iken telefon çaldı. Arayan Huzur Yayınevi sahibi Faruk Bey'di. ''
— Hocam sizinle görüşmek istiyorum, işlerinizin yoğun olduğunu da biliyorum. Bu bakımdan tarih ve zamanını sizin belirleyeceğiniz bir günde teşrif buyurmanızı istirham ediyorum.
— Olur dedim
Gittim.
Hal-hatır faslından sonra muhatabım:
Hocam, ben de İhyâ'yı yayınevime kazandırma düşüncesindeyim.
-Önemli bir niyet ve aynı oranda riskli bir girişim alanı, çünkü senin de: "ben de" ifâdenle vurguladığın gibi İhyâ'nın değişik tercümeleri var, yayımı bir hayli külfeti gerektirecek, böyle bir tercümenin satış şansı olabilir mi, bu konu üzerinde çok iyi düşünmek gerekir.
— Ben kararımı, düşünüp-taşındım öyle verdim.
Sonuçta anlaştık ve İhyâ'nın tarafımdan da tercüme edilmesini kararlaştırdık.
Aslında kader kaleminin önüme çıkardığı hayırlı sebeplerle ihya, yetmişli yılların ilk senelerinde, Türkçesini Arapçasıyla karşılaştırarak başından sonuna kadar okuduğum bir eserdi. O tarihlerde İstanbul vaizlerinden merhum Aksay Öncel'in Fatih Camiinde sabah namazlarından sonra cemaata okuyup tercüme ettiği İhya derslerini takip ederken bir taraftan da Bedir Yayınevince neşredilen Türkçesini Arapçasıyla karşılaştırarak okuyordum. Bu karşılaştırmalar sırasında tesbit ettiğim bazı zühulleri not ederek ilgili Yayınevine götürdüm.
Yayınevi, mütercim Ahmed Serdaroğlu Beyle görüşüyor. Muhterem üstaz notlarımı okuduktan sonra Yayınevine lütfedip yazdığı takdirkâr bir mektupta İhya'nın bana okutturulmasını, gerektiğinde istediği tashihi yapmaya beni yetkili kıldığını belirtiyordu. Neticede Yayınevi, fazıl mütercimin işarları doğrultusunda teklifini yaptı. Ben de mütercimin emir telekki ettiğim bu arzuları üzerine 4 ciltlik İhya'yı üçüncü baskısından sonra Yayınevi adına Arapça asılları ile karşılaştırarak tamamını kelime kelime okumuş oldum.
İnsanın hem dış hem de iç dünyasına seslenen bu eser, zahir ve bâtın ilimleri uzlaştıran, fıkıh ile tasavvufu kaynaştıran eşsiz bir örnektir. Bir taraftan fıkhın ne olduğu, bir fıkıhçının hangi özelliklere sahip bulunması gerektiği, derinlik taşımayan bilgilerin kişiyi kurtarmaya yetmeyeceği yansıtılırken; diğer taraftan da tasavvufun ne anlama geldiği, kime mutasavvıf denileceği, kuru iddiaların bir değer ifâde etmeyeceği belirtilir. Burada her konu âyetlerin hadislerin ve büyüklerin sözleri ışığı altında ele alınır, hassas ilim terazileriyle tartılır, sağlıklı mantık örgüleriyle örülür. Hiçbir olaya peşin fikirle yaklaşılmaz, bağnazlık yapılmaz. Fıkıhçı eleştirilirken gerekçeleri ortaya konulur, tasavvufçu tenkid edilirken kusurları sayılır.
Şer'î ilimlerle tasavvufî ilimlerin bir makasın iki kolu gibi oldukları, birbirini tamamladıkları, biri olmadan diğerinin istenilen anlamda yararlı olamayacağı vurgulanır. Şer'î ilimlerin arka planları üzerinde durulur, Klasik fıkıh kitaplarında yer alan bilgilerin ötelerine geçilir. İçerdikleri ruha, taşıdıkları manaya, vermek istedikleri mesaja dikkat çekilir. Ferd-den aileye, aileden çevreye, çevreden millete, milletten de ümmet ve insanlık camiasına yansıması gereken etkileri değerlendirilir. Abdestin-Namazın, Zekâtın-Haccın, Orucun-Evlenmenin, Alış-Verişin, Helâlın-Haramın, Yemenin-İçmenin özetle genelde maddî hayata yönelik kişiyi ve sosyal hayatı ilgilendiren her olayın bir arka planı olduğu özenle yansıtılır.
Tasavvufun ehemmiyyetine vurgu yapılırken tasavvufun ne anlama geldiği, kime mutasavvıf denileceği, dervişliğin koşullarının neler olduğu en yetkin biçimde açıklanır. Bu bağlamda projektörler iç dünyanın muhtelif kıtalarına tutulur, taramalar yapılır, görülenler analiz edilir, bunların fizik organlara, nasıl yansıdıkları gözler önüne serilir. Sözgelimi riya, kibir, kendini beğenmişlik, koğuculuk, kıskançlık vs. gibi ne kadar illet varsa bunların kaynaklarına inilir, sebepleri açıklanır, teşhisler konulur, tedavi yöntemleri öğretilir, tedaviyi yapacak kişiler gösterilir. Tasavvuf pirleri, fiziksel hastalıkların tedavi şekillerini bilen uzman tabiblere benzetilir, kalbi illetlerin ancak bu gibi zevat tarafından tedavi edilebileceği gündeme getirilir.
Biz bu cümleciklerimizle İhya'yı övmüyor sadece gözlemlerimizi yansıtıyoruz. Böyle devâsâ bir eserin, benim kalemimden de okuyucuların hizmetine sunulmuş olmasını kendim için bahtiyarlık sayıyorum. İhya u ulumiddin tercümesi 4 cilt
Dr. Sıtkı GÜLLE
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHÎM
(Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla)
GİRİŞ
Övenlerin övgüsü, azametinin yüceliği karşısında sönük kalsa da öncelikle Allah Teâlâ'ya kesintisiz çokça hamdederim.
İkinci olarak, insanlığın efendisiyle birlikte diğer peygamberleri de kapsayacak bir dua ile Rasullerine salât ve selamlarımı sunarım.
Üçüncü olarak, dîn ilimlerini canlandırma konusunda uyanan kitap yazma isteğimde Allah Teâlâ'dan hayırlar dilerim.
Dördüncü olarak, ey (tasavvufu) inkâr eden gruptan olan dili uzun! İnkarcı ve gafiller sınıfından olup yerip saldırmada sınır tanımayan taşlan yerici! Kendini beğenmişliğine artık vakit geçirmeden son vermek istiyorum. Gerçekten senin, hakkı görmeyip bâtıla arka çıkmayı, cehaleti güzel göstermeyi; bilgisinin gereği- nefsini temizlemek, gönlünü arındırmak sureti ile Allah'a kulluk yapma amacı güden, birazcık olsun şekilcilikten sıyrılıp ibâdete yönelen kimselere dil uzatmayı sürdürmen; bu karşılıklı konuşmada senin tüm zihnî sorunlarını cevaplandırmaktan ümit kesmekle birlikte ömrün heder olan devrelerinin zararlarım telâfi etmek ve şerîat sâhibi-Allah'ın salât ve selâmı üzerine olsun-'nin haklarında "Kıyamet günü en ağır azabı, Allah'ın kendisini bilgisinden yararlandırmadığı âlim görecektir"^ buyurduğu kalabalık gruptan ayrılma isteği dilimin suskunluk düğümünü çözdü, boynuma ifâde berâtıyla konuşma gerdanlığını astı.
Yeminle söylüyorum, senin hakîkatı inkârda diretmenin tek sebebi tüm kalabalıkları sarmış olan işin sonunu, varacağı uç noktayı düşünmekte kusurlu davranma, olayın önemini, hâdisenin ciddiyyetini, âhiretin bize yönelip geldiğini, dünyâ'nın sırtını dönüp gittiğini, ecelin yakın, yolculuğun uzun, azığın kıt, tehlikenin büyük, yolun kapalı, Allah rızası taşımayan ilim ve amelin gerçek sarraf olan Allah katında reddedildiğini, büyük tehlikeler içeren âhiret yoluna kılavuzsuz ve arkadaşsız çıkmanın yorucu ve zahmetli olduğunu bilmeme illetinden kaynaklanmaktadır.
Hadîsi, Taberânî "es-Sağîr"de, Beyhakî de "es-Şuab el-îman"da Ebû Hüreyre hadîsinden zayıf senetle tahriç etmişlerdir.
"Âhiret yolunun kılavuzları"
Âhiret yolunun kılavuzları peygamberlerin vârisleri olan âlimlerdir. Ancak devrimiz böylelerinden mahrumdur. Âlim diye, çoğunu şeytanın esir ettiği, azgınlığın tutsak aldığı, yürek zarlarına dünya menfaatinin işlediği şekilcilerden başkası kalmadı. Bunun sonucunda iyi işler kötü, kötü işler de iyi görülür oldu, din ilmi ortadan kalktı, yer yüzünde hidâyet ışıkları söndü.
"Şekilci âlimlerin av tuzakları"
Bu şekilci âlimler halka, kadıların birbirleriyle çekişen bayağı insanların aralarını bulmak için baş vurdukları mümeyyiz fetvalar veya münâzaracıların hasımlarını yenip susturmak için kullandıkları tartışma ilmi (cedel) yahut vaizlerin halk yığınlarını etkilemeye matuf yaldızlı, kafiyeli sözleri dışında ilim olmadığı imajını verdiler. Çünkü haram avlamak ve dünyâ malı elde etmek için bu üç yöntem dışında bir ağ, bir tuzak bulamadılar.
Diğer taraftan, Allah Teâlâ'nın kitabında "fıkıh, hikmet, ilim, zıya, nûr, hidâyet ve raşed" adlarım verdiği, ilk islâm büyüklerinin (selef-i sâlihîn) de izlediği âhiret yolunu gösteren ilim ise halk arasından toplanıp durulmuş, unutulup gitmiştir.
Âhiret ilminin unutulması dinde açılan bir gedik, bir felâket, karanlık bir çıkmaz olunca, din ilimlerini canlandırmak, ilk islâm önderlerinin metodlarını ortaya koymak, peygamberler ile geçmiş islâm büyükleri tarafından yararlı görülen ilimlerin gayelerini açıklamak amacıyla bu kitabı yazmağa çalışmayı önemli gördüm. İmamı gazali ihya
ESERİN DÜZENİ
Eseri dörtte birlik bölümler hâlinde dört cilde ayırdım.
Bunlar:
a) İbâdetler bahsi [Rub'u'l-ibâdât].
b) Âdetler bahsi, [Rub'u'1-âdât].
c) Helâka sürükleyen fiiller bahsi, [Rub'u'l-mühlikât].
ç) Kurtuluş vesilesi olan davranışlar bahsi. [Rub'u'l-münciyâl).
Son derece önemli olduğundan hepsinin başına ilim halisini koydum. Bununla da, Allah Teâlâ'nın peygamberleri vasıtasıyla bizlerden müşahhas olarak istediği ilmin hangisi olduğunu öncelikle gözler önüne sermek isliyorum. Çünkü peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem:
"İlmi öğrenmek her müslüman erkek üzerine bir farzdır"(2) buyurmuştur.
Faydalı ilmi zararlısından ayırıp belirtmek de bir diğer gayemdir. Zîrâ Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem:
"Yarar sağlamayan bir ilimden Allah'a sığınırız"^ buyurmuştur.
İlim bahsine öncelik vermenin bir diğer sebebi de çağımız insanlarının nasıl doğru yoldan saptıklarını, serapın sahte parlaklıklarına nasıl aldandıklarını, ilmin özünü bırakıp kabuğu ile nasıl yetindiklerini bir gerçek olarak ortaya koymaktır.
(2) İbn Mâce Enes hadîsinden tahriç etmiştir. İmâm Ahmed, Bcyhakî ve daha başkaları bu hadîsi zayıf olarak nitelemişlerdir.
(3) îbn mâce Câbir hadîsinden sahîh isnâdla tahriç etmiştir.
İBADETLER BAHSİ
İbâdetler bahsi on kitabı kapsar. Bu eserlerde sırasıyla şu konular ele alınmaktadır.
1) İlim,
2) Akâid'in temel ilkeleri,
3) Taharetin sırları,
4) Namazın sırları,
5) Zekâlın sırları,
6) Orucun sırları,
7) Haccın sırları,
8) "Kur'ân okumanın edepleri,
9) Zikir ve dualar,
10) Değişik vakitlerde okunacak zikirlerin düzenlemelerinin açıklanması.
ADETLER BAHSİ
Âdetler bahsi de on kitapta ele alınmıştır. Bu kitaplarda ele alınan konular sırasıyla şunlardır:
1) Yemek yeme edepleri (görgü kuralları),
2) Evlenme ve evlilik edepleri,
3) Çalışma hükümleri,
4) Halâl ve haram,
5) Halk tabakalarıyla dostluk ve ülfet kurma,
6) Uzlet (halk arasına karışmama),
7) Yolculuk görgü ve kuralları (âdâb),
8) Semâ ve vecd (mûsiki),
9) İyi işleri emretmek (emr-i ma'rûf) ve kötü işlerden sakındırma (nehy-i münker),
10) Geçim edepleri ve peygamberlik huyları. İMAM GAZALİ
HELAKE SÜRÜKLEYEN DAVRANIŞLAR BAHSİ
Bu meseleler de on kitâbta ele alınmış olup sırasıyla şunlardır:
1) Kalbin ilginçlikleri,
2) Nefsi terbiye etme,
3) İki şehvetin yani mide ve tenasül organlarının sebebiyet verdiği âfetler,
4) Dilin âfetleri
5) Öfke, kin ve çekememezliğin âfetleri,
5) Dünyâ'nın yerilmesi,
6) Servet ve cimriliğin yerilmesi,
7) Makam ve rütbelerle gösterişin kötülenmesi,
8) Kibir ve kendini beğenmişliğin yerilmesi,
9) Gurûr'un yerilmesi.
KURTULUŞ VESİLESİ OLAN HAREKETLER BAHSİ
Bunlar da on kitapta işlenmiştir. Bu bahisler sırasıyla şunlardır:
1) Tevbe,
2) Sabır ve şükür,
3) Korku ve ümit,
4) Fakirlik ve zâhillik,
5) Tevhîd ve tevekkül,
6) Sevgi, şevk, ünsiyet ve rızâ, .
7) Niyet, sadâkat ve ihlâs,
8) Mürâkaba ve muhasebe,
9) Tefekkür,
10) Ölümü anma.
BÖLÜMLERDE DEĞİNİLEN KONULAR
İbâdetler bahsinde, ilmiyle amel edecek âlimin son derece ihtiyâç duyduğu ibâdet kurallarını gizlilikleri ile sünnetlerinin incelikleri ve manalarının sırlarını anlatacağım. Bunları bilmeyen bir âlim kesinlikle âhiret âlimlerinden olamaz. Halbuki işaret edilen bu konuların çoğuna fıkıh ilmi dalında değinilmemiştir.
Âdetler bahsinde halk arasında cereyan eden işlemlerin gizli yönleriyle derinliklerini, yöntemlerinin inceliklerini ve âdetlerin uygulamasında-hiçbir dindarın kendini sorumsuz sayamayacağı-takvânın gizli taraflarını gündeme getireceğim.
Helak eden işler bölümünde ise Kur'ân-ı Kerîmde giderilmesi ön görülen tüm kötü huylar ile nefsin bu huylardan temizlenmesini ve gönlün bunlardan arındırılmasını anlatacak, her bir huyun tanımını ve hakikatini açıklayacak; ardından ele alınan huyun kaynağına inecek ve sebebiyet verdiği zararlarla bunları tanıtmağa yardımcı olan belirtilerini ve bunlardan kurtulma yollarını dile getireceğim. Bütün bunları da âyet, hadîs ve geçmiş büyüklerin sözlerine dayandırarak yapacağım.
Kurtuluş vesilesi olan işler bölümünde de beğenilen tüm güzel huylar ile kulun kendisiyle âlemlerin Rabbine yaklaştığı veli ve sıddîk kişilerin imrenilen hasletlerini (iyi huylarını), her hasletin tanımını, hakîkatını, bunu elde etmenin yöntemini, yararlanılan sonucunu, tanınma emarelerini ve rağbet görmesinin erdemliğini şer'î ve aklî delillerin ışığı altında ortaya koyacağım.
ESERİMİN BU KONUDAKİ DİĞER ESERLERDEN FARKI
Aslında bu konuların bir bölümü üzerinde bir takımları kitaplar yazmışlardır. Ancak bu eser onların yaklaşımlarından beş noktada farklılık gösterir:
1) Onların kapalı geçtikleri konuları çözüp aydınlatması, kısaca değindikleri meselelerin ayrıntılarına inmesi,
2) Dağınık olarak ele aldıklarını düzenleyip sıraya koyması,
3) Uzun uzun anlattıklarım anlaşılır şekilde kısaltması ve takrîr ettiklerini zapt altına alması,
4) Tekrarlarını atıp yazdıklarının delillerini serdetmesi,
5) Zihinlerde anlaşılması güç olan ve konuyla ilgili eserlerde kesinlikle değinilmeyen bir takım girift sorunları irdelemesi.
Müelliflerin hepsi aynı yolu izlemişse de herbirinin, meslektaşların bilmediği veya bilipte dikkat çekmediği yahut unutup yazmadığı veya üzerinden perdeyi kaldırmasına engel bir durumun bulunduğu herhangi bir meseleyi yalnız kendisinin ele alması yadsınamaz. İşte bütün bunlar bu eserin özellikleri olup işaret edilen ilimlerin hepsini içine almaktadır. İHYA U ULUMİD-DİN
Eseri dörtte birlik bölümlere ayırmamın sebebi
Bu kitabı dörtte birlik bölümler hâlinde düzenlememin iki sebebi vardır:
Birisi-ki asıl sebeptir-: inceleme ve meseleleri kavratmada böyle bir düzenleme kaçınılmazdır. Çünkü âhirete yönelmeye yarayan ilim: a) muamele ilmi, b)-mukâşcfe ilmi olmak üzere ikiye ayrılır.
Mükâşefe ilmiyle, yalnız ma'lûm'u (bilinmesi mümkün olanları) açıklayan ilmi; muamele ilmi ifadesiyle bilinmesi mümkün olanları açıklamak ile birlikte ameli de ön gören ilmi kasdediyorum.
Bu kitabın amacı sadece muamele ilmini açıklamaktır, yoksa kitaplara konulmasına izin verilmeyen ve tasavvufcuların (tâlibîn) ana gayeleri, sıddîk kişilerin de hedefleri olan mükâşefe ilmi değildir. Muamele ilmi, mükâşefe ilmine götüren bir yoldur. Ancak peygamberler-salavâtullâhi aleyhim-insanlara mükâşefe ilminin kendisinden değil onun yolundan sözetmişler, halk idrâkinin, inceliklerini kavrayanı ayacağını bildiklerinden mükâşefe ilmine temsîlî olarak sembol ve işaretlerle kısaca değinmişlerdir. Âlimler de peygamberlerin vârisleridir. Bu nedenle onların peygamberlerin yolundan ayrılarak konuyu uzun uzun anlatmaları mümkün ve doğru değildir.
Muamele ilmi de:
a)- zahir ilmi,
b)- bâtın ilmi diye ikiye bölünür.
"Zâhir ilmi" sözüyle organların hareketlerini; "bâtın ilmi" ifadesiyle de kalbin amellerini bildiren ilmi kasdediyorum. Organlarla ilgili bir hareket, ya âdet sayılan bir iş ya da bir ibâdettir. Duyu organlarından perdelenmiş olarak değerlendirilen kalplere, melekût (ma'na) âleminden gelen (doğan) ilhamlar da güzel veya çirkin doğuşlardır. Bu durumda bu ilmin zahir ve bâtın olarak ikiye bölünmesi bir zorunluluktur. Belirtildiği üzere ilmin organlarla ilgili zahiri yönü âdet ve ibâdet olmak üzere ikiye ayrıldığı gibi; kalbin halleri ile nefsin huylarım bildiren bâtın vecibesi de kötü veya iyi olmak üzere ikiye bölünür. Böylece toplamı dört bölüme ulaşır. Muamele ilmine göz atan bu kısımların dışında bir başka bölüm göremez.
İkinci sebep: ben ilim taliplerinin fıkıh ilmine içten aşırı bir istek gösterdiklerini gördüm. Halbuki fıkıh ilmi, Allah'tan korkmayan, fıkıh zırhına bürünerek mevki kapma yarışmalarında makam ve rütbesiyle iftihar etme ve karşı tarafı yenme amacı güden kişilerin değer verdiği bir ilim dalıdır. İşte bu ilim dalı da kitaplarda dörtte birlik bölümler hâlinde düzenlenmiştir.
"Sevilenin kıyafetine bürünen sevilir" denilmiştir. Ben de gönülleri çelmek için eserin şeklinin fıkhî eserler surelinde olmasına özen gösterdim. Nitekim baştaki idarecileri gönüllerini tıp ilmine çekmek isteyenlerden biri tıpla ilgili eserini yıldız takvimi şeklinde cetvel ve rakamlar hâlinde düzenleyip eserine "Takvim es-sıhha-sağlık takvimi" adını vermiş ve bununla bu tür eserlere alışık olanları tıbbî eserini okumağa çekmeği amaçlamıştır.
Kuşkusuz, gönülleri ebedî hayata faydası dokunacak ilme çekmek için incelik göstermek, onları yalnız vücût sağlığına yararlı olan tıp ilmine cezbetmek gayesiyle zevkli tertiplere başvurmaktan çok daha önemlidir.
Bu ilmin devşirilen meyvesi, sonsuz hayata ulaştıran gönül ve rûh tıbbidir. Bu ilim yanında, yakın bir gelecekte bozulması, yok olması kaçınılmaz olan ve bedenlerin tedavisinde kullanılan tıp ilminin sözü edilebilir mi?
Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah'tan hidâyet ve doğru yola iletmesi için başarılı kılmasını dileriz. Gerçek O kerem sahibi, pek cömerttir.
Kitap İhyau Ulumid din
Yazar İmam Gazali (ra)
Tercüme Doç. Dr. Sıtkı Gülle
Yayınevi Huzur Yayınları
Etiket Fiyatı 225 TL
Kağıt - Cilt 1.Hamur sarı şamua - 4 Lüks bez cilt
Sayfa - Ebat 3.761 sayfa - 17,5x24,5 cm
Yayın Yılı 2008
ISBN 9944301237
Bu ürüne ilk yorumu siz yapın!