Mektubatı Rabbani, İmamı Rabbani, 2 Cilt Şamua, Yasin Yayınları
Tercüme
Talha Hakan ALP,
Ömer Faruk TOKAT,
Ahmet Hamdi YILDIRIM
Yayın Yılı: 2013
Şamuha Kağıt
1531 sayfa
17x24 cm
Ciltli
Dili: TÜRKÇE
Mektubatı rabbani tercümesi 2 cilt şamua yasin yayınları imamı rabbani
Mukaddime
Zâtı'nın hakikatim idrak konusunda akılların çaresiz kaldığı, sıfatlarını bilme hususunda ariflerin hayrete düştüğü Allah'a hamd olsun. O Yüce Allah (c.c), bu alemi yoktan var etmiş, eşsiz sanatını bu yaratıklarında sergilemiştir. Varlıklar arasından insanı yaratmış, kainatın bütün özelliklerini ona yerleştirmiştir. O, insanoğlunu kendisine halife kılmakla şereflendirmiş, onu diğer yaratıklardan üstün tutmuştur. Bu hilafet makamını kurtuluşun, ihtiyaçları karşılamanın ve dereceleri yükseltmenin yegane yolu yapmış; kurbiyet zirvesine ve en yüce gayelere yükselişinin biricik basamağı kılmıştır.
Salavat incileri, selam cevherleri ve tahiyyat mercanları yaratılmışların en şereflisi, varlıklarının en üstünü, zuhuratının en mükemmel mazharı olan Efendimiz Muhammed üzerine olsun! O, her iki dünyanın yaratılışının asıl maksadı, ilahi feyiz ve bereketlerin yayılış sebebidir.
Yine salât, selam ve tahiyyat, peygamberimizle beraber olma nimetine erişen ve onun gölgesinde üstün meziyetlere sahip olan Ehl-i Beyt'ine ve ashabına olsun. Peygamberimizin dinini ihya, sünnetini takip ve bütün hallerinde onun şahsiyetine benzemeye çalışmak için var gücünü harcayan ümmetin bütün velilerine de salât, selam ve tahiyyat olsun. Nitekim bu gayretleri sebebiyle Allah (c.c.) onlara nimet sofralarını açmış, değerli ihsanlarını lütfetmiş, içlerini ve dışlarını Peygamberimizin üstün ahlakı ile süslemiştir. Kalplerini nur haleleriyle aydınlatmış, sırlarını hikmet kaş-
Mukaddime bölümü, Mektubatı Farsça'dan Arapça'ya tercüme eden Muhammed Murad el-Menzilevî' ye aittir. Kendisine "Mütercim Murad Efendi" diye atıfta bulunduk.
lan ve sır cevherleriyle doldurmuş, basiret gözlerine inayet sürmesi çekmiş, onlara marifet güllerini koklatmış,58 kalplerin azığını59 bahşetmiş ve kendilerini gizli ilimlere muttali kılmıştır.
Besmele, hamd, salât ve selamdan sonra sözlerime başlarım.
Elinizdeki bu kitap, gavs-ı samedânî, kutb-ı sübhânî, ârif-i Rahmânî, irşâd dairesinin merkezi, ebdâl ve evtâdm menzili, kamil efradın önderi, ilahi sırlara aşina olan, müteşâbih Kur'ân ayetlerinin esrarını keşfeden, Velâyet-i Hassa-i Muhammediyyenin burhanı, İsa'nın (a.s.) Peygamberimizi müjdelediği isimle isimlenmiş; efendimiz ve senedimiz; tek, ebedi, ezeli ve kerim olan Allah'a vesilemiz; Şeyh Ahmed bin Şeyh Abdülehad, aslen Serh-endli, soyu Fârûkî, meşrebi Nakşibendî, mezhebi Hanefî, uzak-yakm herkesin hicri ikinci bin yılının müceddidi olarak bildiği İmâm-ı Rabbaniye (k.s.) ait olan değerli mektupların sedef misali sözlerinden tebarüz etmiş kıymetli ve saklı inciler derlemesidir.
Allahu Teâlâ'dan, kullarının en şereflisi Muhammed (s.a.v.) ve değerli Ehl-i Beyti hürmetine, onun kabrini aydınlatmasını, bereketlerini üzerimize akıtmasını ve feyzinden bizi bolca nasiplendirmesini diliyoruz.
Imâm-ı Rabbaninin mektuplarında saklı bulunan cevherler, kendisine gayb aleminden zuhur eden bilgilere bağlı olarak muhatapların yeteneklerine göre, hayatının muhtelif dönemlerinde keşf ve irfan deryasının derinliklerinden parça parça gün yüzüne çıkmıştır. Bu mektupların bir kısmı değersiz dünyanın zemmi, bir kısmı ahiret hayatı ve onun yüksek mertebeleri için yarar sağlaya-
Avârifü'l-Ma'ârif, tasavvuf edebiyatına ait bir deyim ve Şihabüddin Sühreverdi'nin (v. 632) eserinin adıdır. Bu deyim "marifetleri sabırla öğrenip bilenler" veya "bahşedilen marifetler" şeklinde anlaşılabilir. Cümlenin akışına, ikinci mana uygun düşmektedir.
«kalplerin azığı» deyimi ile Ebû Talip el-Mekkî'nin (v. 386) "Kûtu'l-Kulûp" adlı değerli tasavvuf kitabına imada bulunmaktadır.
cak hayırlı işlere teşvik, bir kısmı takdire şayan nasihatler, diğer bir kısmı şeriat hükümlerini yüceltmeye yönelik teşviklerle ilgilidir. Fakat mektupların geneli Şeriatı Muhammediyye'nin sırlarının beyanı, şer'i hakikatlerin ispatı, Nakşibendi tarikatına ait rumuzlu ifadelerin ve ince noktalarının açıklaması hakkındadır.
Sözü geçen mektuplar, sünnet-i seniyyeye bağlılığın nurlarından iktibas olunmuş, Hz. Muhammed Mustafa'nın (s.a.v.) ahlakına uyma ağaçlarından koparılmış, Hz. Peygamberin edebiyle edeplenmenin faydalarıyla dolu sofralardan alınmıştır.
Nitekim hadis-i şerifte şöyle buyurulur: "İlimler içerisinde gizli olanı vardır. Bunu ancak Allah Teâlâ hakkında marifet sahihi olanlar (arifler) bilebilir. -Diğer bir rivayet: «Bunu ancak Allah'ı bilen alimler bilebilir.»şeklindedir.– Bu kimseler o gizli ilmi söylediklerinde -diğer rivayette: «o gizli ilim hakkında konuştuklarında» şeklindedir- onları ancak Allah'tan gafil olanlar inkar eder. "60
Sevgili peygamberimiz bir başka hadis-i şerifte "Kim bildiğiy-le amel ederse Allah Teâlâ ona bilmediklerini öğretir!"61 buyurur. Yani hiç kimseden ders almadan ve herhangi bir kitaptan öğrenmeden, sonsuz hikmet ve bilgi sahibi olan Allah'ın ona kapıyı açmasıyla bu bilgileri elde eder.
İşte bu ilim Muhammed'den (s.a.v.) miras yoluyla gelen i-limdir. Bu ilmi ancak Allah Teâlâ'nm veli kulları, içlerinin berraklığı ve Allah'la olan muamelelerinin doğruluğu sayesinde ilham ve keşf yoluyla sevgili Peygamberimizin batınından alırlar.
Nitekim el-Mevâhibü'l-Ledünniyye ve bazı hadis kitaplarında nakledilen bir rivayete göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
60 Deylemî, Firdevs el-Ahbâr, 1/210, nr. 802.
61 Bu söz Fudayl bin İyâz'm sözü olarak benzer bir ifadeyle nakledilmiştir. Bk.,
Tehzîbü'l-Kemâl, 23/291.
"Rabbirn bana sordu, ben kendisine cevap veremedim. Şekil ve niteliklerden münezzeh olduğu halde Rabbim elini iki omzumun arasına koydu. O kadar ki, ellerinin serinliğini hissettim. Beni öncekilerin ve sonrakilerin bilgisine varis kıldı ve bana çeşitli ilimler öğretti. Öğrettiği bir ilmi, benden başka hiçbir insanın onu taşıyamayacağını bildiği için, gizlememi istedi. Diğer bir ilmi insanlara açıklamam hususunda beni serbest bıraktı. Ve bana Kur'ân'ı öğretti. Cebrail (a.s.) da onu bana devamlı hatırlatıyordu.62 Bir de bana avamdan havassa herkese açıklamakla emro-lunduğum bir ilim öğretti. "63
Bu hadisten anlaşılmaktadır ki, Peygamberimizin avamdan havassa herkese açıklamakla emrolunduğu şeriat ve hüküm ilminin dışında iki, hatta daha fazla ilim vardır. Nitekim Peygamber Efendimizin "Bu ilimlerin hepsi haktır!" sözü de bununla uyuşmaktadır.
Peygamberimizin gizlemekle emrolunduğu ilim, peygamberlik ilmidir. Zira bu ilmi peygamber olmayan biri ne bilebilir, ne de taşıyabilir. Peygamberimizden sonra da başka bir peygamber gelmeyecektir. Peygamberimizin insanlara açma konusunda serbest bırakıldığı ilim ise velayet (velilik) ilmidir, ki bu, şeriatın hakikatinin ve iç yüzünün bilgisini teşkil eder. Bu ilim, Peygamberimizin ashabından belirli kimselere açtığı şeriatın gizli sırlarını içerir.
Nitekim Peygamberimiz münafıkların isimlerini de ashabından sadece Huzeyfe r.a.‘a bildirmiştir. Peygamberimizin bu ilmi kendilerine bildirdiği sahabe arasındaki özel zevat da bu ilmi tabiinden özel kimselere açmış ve asırlar boyunca intikal ede gelmiş-
Yani; Cebrail (a.s.), her sene kendisiyle yaptığım "arz" vesilesiyle nazil olan ayetleri zihnimde iyice pekiştirmemi sağlıyordu. Bk., Şerhu'l-Allâme ez-Zürkânî ale'l-Mevâhibi'l-Ledüniyye, 8/196.
Kastalâni (v. 923) "el-Mevâhibü'l-Ledüniyye"de bu hadisin Ebu'l-Hasan bin Galib'in ifadesiyle İbni’s-Seb'e ait "Şifaü’s-Sudûr" adlı kitapta kayıtlı olduğunu zikreder.
Zira bu ilim ancak doğru hal, sağlam inanç, ihlaslı salih amel, halis niyet, zikre devam, sürekli fikir ve sürekli Allah Teâlâ'yı murakabe ile elde edilir. Bunlar, muhakkiklerin sonuncusu ârif-i billahi Şeyh Abdulğani en-Nablusî'nin ifadeleridir.
Buhârî'nin "el-Câmi'u’s-Sahîh" adlı eserinde rivayet ettiği bir haberde Ebû Hureyre (r.a.) şöyle demiştir: "Ben Resûlullah (s.a.v.) Efendimizden iki kap ilim aldım. Bunlardan birini size dağıttım. Diğerine gelince; onu size açacak olsam şu boğazım kesilir! "6i
Ebû Hureyre (r.a.) bu sözüyle, "Söylediğim sözün gerçek manasını ve pak şeriatın sırlarım kavrayamadıkları için insanlar küfrüme hükmederek beni öldürmeye kalkışırlardı!" demek istemekteydi.65
Nitekim dini hayatla ilgili bazı sırları açıkladığı için Ebû Hâmid el-Gazâlî'nin de basma benzer hadiseler gelmiş ve zındıklık ve dinden çıkmakla itham edilmiştir. Bu sebeple söz konusu bilgileri Allah'ın izniyle açığa çıkma vakti gelinceye dek ehil olmayan kimselerden gizlemek gerekir. Zira işlerin anlaşılması takdir edildiği vakte bağlıdır.
Kişinin halleri vardır, Hallerin de fırsatları…
Zamanın vakitleri vardır, Vakitlerin de hadiseleri…
Buhârî ve Müslim'in rivayetine göre bu manada Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Aişe validemize şöyle demiştir: "Kavmin şirkten yeni çıkmış olmasaydı Kabe'yi yıkar, yerle eşit seviyeye getirip doğu ve batı taraflarından birer kapı açardım. Ayrıca "Hicr" tarafından altı zirâlık bir bölgeyi de Kabe'ye eklerdim. Zira Kureyş Kabe'yi inşa ederken bu kısmı dışarıda bırakarak mevcut haliyle
M Buhârî, İlim, 42, nr. 120. 65 bk., Fethu'1-Bârî, 1/286.
yetinmiştir. Eğer kavminin benden sonra Kabe'yi tekrar inşa etme niyeti olursa, gel sana Kabe'nin ne kadarını dışarıda bıraktıklarını göstereyim."66
Görüldüğü gibi Peygamberimiz (s.a.v.) sırf fitne baş gösterebileceği endişesiyle meşru olan bir işi terk etmiştir. Bu ifade aynı zamanda, fitne endişesinin bulunmadığı bir zamanda aynı fiilin yapılabileceğine işaret eder. Öncekilerin gizlediği bazı sırları sonrakilerin kitaplar yazarak açıklamasının hikmeti de böylece ortaya çıkmıştır. Üstelik sonrakiler bu tutumlarında sadece ehil olan kimselere hitap etmeyi hedeflemişlerdir. İleride mektuplarda da görüleceği üzere, velilerin bu tavırlarıyla başka bir takım iyi amaçları da gözettikleri vakidir.